Bir kimsenin, sâhip olduğu hâlde kendilerinden faydalanması mümkün olmayan, diğer bir tabirle elinden çıkıp bir daha eline geçmesi umulmayan mallarından zekât lâzım gelmez. Meselâ: İsbâtı mümkün olmayıp inkâr edilen alacak paralar, gasb ve müsâdere edilip geri alınması umulmayan mallar gibi.
Haram mal için zekât verilmez. Böyle haram bir mal, sâhibi mevcut ise ona iâde edilir. Değilse fakirlere tasadduk edilmesi lazım gelir. Fakat haram bir mal, helâl bir mala karışmış olup aralarını ayırmak mümkün olmazsa hepsinin zekâtını vermek îcâb eder.
Ticâret için değil, yalnız kira bedellerini almak üzere elde bulunan hânelerden, dükkânlardan vesâir akarlardan, âletlerden, makine ile nakil vâsıtalarından zekât lâzım gelmez. Bunların kiralarından toplanan paralar, nisab miktârı olup üzerlerinden tam bir sene geçtiği zaman veya zekâtı verilecek diğer para veya mallara ilâve edildiği zaman zekâta tâbi olurlar.
Borç verilmiş paralar ile ticâret mallarının bedelleri olan alacaklar, borçlular tarafından ikrar edilmekte olunca, tahsîl edildiklerinde geçmiş senelere âit zekâtları da verilmek lâzım gelir.
Bir kimse, birisindeki alacağını elindeki bir malının zekâtına mahsûb olmak üzere bir fakirin gidip almasına müsaade etse fakirin parayı alması ile o zekât ödenmiş olur. (B. İslâm İlmihâli)
/ FAZİLET TAKVİMİ 06 Mayıs 2020, Çarşamba