Ensâr’dan ve Evs Kabîlesi’nin Benî Ümeyye bin Zeyd kolundandır. Künyesi: Ebû Lübâbe’dir.
Rifâa Hazretleri, Akabe ve Bedir ashâbındandır. Uhud ve sonraki bütün gazâlara da iştirâk etmiştir.
Enfâl Sûresi’nin 27 ve 28. âyet-i celîlesinin onun hakkında nâzil olduğu söylenmiştir. Şöyle ki:
Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.), Benî Kureyza’yı muhâsara buyurdu. Hisardakiler, Saʻd bin Muâz’ın (r.a.) hükmü üzere teslîm olup kaleden inmek husûsunda Rifâa Hazretleriyle istişâre ettiler. O da eliyle boğazına işâret ederek; inerlerse Saʻd Hazretlerinin haklarındaki hükmünün öldürülmek olacağına işâret etmişti. Sonra bu hareketinin Allâhü Teâlâ’ya ve Resûlü’ne hıyânet olduğunu düşünerek tevbekâr olmuş; hemen Mescid-i Şerîfe gelip kendisini zincirlemişti. Kızı sadece abdest ve namaz gibi ihtiyaçları için zincirlerini çözerdi. Bu hâlde 10 gece yahut 7 veya 8 gün bağlı kalmıştı. Ağzına hiçbir şey koymadığından bayılıp düşmüştü. Peygamberimiz (s.a.v.): “Eğer bana gelseydi, onun için istiğfâr ederdim.” buyurdular.
Allâhü Teâlâ Hazretleri, onun tevbesini kabul buyurmuştur.
Tevbesinin kabul olunduğu kendisine müjdelenince:
“Vallâhi, Resûl-i Ekrem (sallallâhü aleyhi ve sellem), kendi eliyle beni çözmedikçe kendimi çözmem.” demiş, bunun üzerine bizzat Peygamber-i Zî-şân Efendimiz (s.a.v.) gelip, onun zincirlerini çözmüşlerdir.
Bunun üzerine Rifâa Hazretleri demiştir ki: “Yâ Resûlallâh! Kendisinde günah işlediğim kavmimin yurdunu terk etmem ve malımın tamamını Allah ve Resûlü yolunda tasadduk etmem dahi tevbemi tamamlayıcıdır.” Rahmet menbaı olan Peygamberimiz (s.a.v.) ona künyesi ile hitap ederek: “Ey Ebû Lübâbe! Malının üçte birini tasadduk etmen kâfidir!” buyurmuşlardır.
Kendisini bağladığı direk, bugün Mescid-i Nebevî’de “Ebû Lübâbe ve Tevbe üstüvânesi (direği)” diye meşhurdur.
Rifâa Hazretleri, Ali bin Ebû Tâlib Efendimizin hilâfeti zamanında âhirete irtihâl eylemişlerdir.
/ FAZİLET TAKVİMİ 11 Mayıs 2020, Pazartesi