Silsile-i Sâdât’ın yirmi yedinci halkası olan Mevlânâ Şemsüddîn Habîbullah (k.s.) Hazretleri, Hindistan’ın Delhi şehrinde 11 Ramazan 1111 (M. 1700) tarihinde Cuma günü doğdu. Nesebi, yirmi sekiz batın sonra Hz. Ali (k.v.)’ye ulaşır. Kendisi on altı yaşında iken, babası Mevlânâ Mirzâ Cân (k.s.), âhirete irtihâl etti. On sekiz yaşına kadar, arzu ettiği bütün zâhirî ilimleri öğrendi. Buna rağmen kalbi bir türlü teskîn olmayınca manevî ilimleri tahsil için bir mürşid-i kâmil aramaya başladı. Tam bu esnada Seyyid Muhammed Bedvânî (k.s.) Hazretleri''nin kâmil vasıflarını işitti. Huzuruna varıp sohbetinde bulununca onu dine ve Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) sünnetine bağlılıkta, ahlâk-ı ilâhiyye ile ahlâklanmakta, işittiklerinin çok daha üstünde gördü.
Muhammed Bedvânî (k.s.), kendisini kabul etti, tarikati kendisine telkin etti ve teveccühte bulundu. Derhal zikre başladı. Kendisinde üstâzına karşı tam bir muhabbet meydana geldi. Dört sene sohbetine devam ettikten sonra icâzetle müşerref oldu. Muhammed Bedvanî (k.s.) Hazretleri''nin vefatından sonra altı sene rûhâniyyetinden istifâde ile pek yüksek manevî mertebelere kavuştu. 7 Muharrem 1195 (M. 1781) senesinde bir mecûsî tarafından yaralandı. Üç gün sonra Âşûrâ gününe denk gelen Cuma günü akşam vakti mübarek ruhu, ebedî âleme şehit olarak intikâl etti. Kaddesallâhü sırrahü’l-azîz.
Mübarek Sözlerinden:
“Allâh’a ve Resûlüne ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) Allah tarafından getirdiği şeylere iman ettim; Allah ve Resûlü’nün sevdiğini ben de severim, onların buğz ettiğine ben de buğz ederim demek, icmâlî imandır ve kişinin kurtuluşu için kâfîdir.”
“Dostlarımdan birisi, ihlâs ile bir hediye getirirse onu kabul ederim. Fakat idarecilerin ve zenginlerin birçoğunun hediyelerini -diğer insanların haklarının karışmış olacağı şüphesi ile- kabul etmem. Hesap gününde böyle hediyelerin hesabını vermek zordur.”