Bugün tesadüfen öğrendim ki Deniz Şehitlerini Anma Günü imiş. Bu yaşıma kadar öğrenememiş olmam benim bir eksikliğim olduğu kadar toplumsal hafızamızın zayıf olduğunun da bir göstergesidir diye düşünüyorum. Bu tarz belirli gün ve haftalarda öne çıkardığımız birkaç tanesi var, gerisini öylesine konulmuş sanıp geçiyoruz.
[Bağlantıyı görmek için giriş yapın]
Ben biraz araştırdım açıkçası ve sizlerle de paylaşmak istedim. 4 Nisan 1953'te bundan tam 68 yıl önce bugün Deniz Kuvvetleri'ne bağlı Dumlupınar Denizaltısı, NATO tatbikatından dönerken Çanakkale Boğazı'nda İsveç bandıralı gemi Naboland'la çarpışarak batmış ve maalesef 81 vatan evlâdı şehit olmuş. O günden bu yana da 4 Nisan günleri Deniz Şehitlerini Anma Günü olarak kutlanmaktadır.
Kutlama deyince lütfen yanlış anlaşılmasın. Anma yapılması gerekir. Şehit birileri de nasıl anılır? Tabii ki duâlarla, sûrelerle anılır. Mümkünse bizler de bir Yâsin-i Şerîf veya mümkün değilse de bir Fâtiha ile üç İhlâs-ı Şerîf hediye edelim ruhlarına ve onları analım.
Denizcilik Dergisi'nin [Bağlantıyı görmek için giriş yapın] bu elim olaydan uzun uzadıya bahsediliyor. Ben orada nakledilen şu son konuşmaları buraya almak istedim:
En hüzünlü konuşma
Kazadan geriye, denizcilerin yürekleri burkan konuşmaları kaldı. Kurtarma ekiplerinin denizcilerle yaptığı son konuşma kayıtlara şöyle geçti:
– Alo… Dumlu?
– Evet… Dumlu.
– Efendim hava biraz fenalaştı.
– Morallerinizi bozmayın. O hava size daha 2 gün yeter. Sen çocukları yatır. Sigara içmeyin.
– Yok efendim, hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok. Karanlıktayız.
– İhtiyaç lambalarını kullanmayın, ileride lazım olacak.
– Kullanmıyoruz zaten. Birinin ışığı çok zayıfladı.
O andan itibaren oksijen bitinceye kadar 72 saat hayatta kaldılar ve “Ah, bir ataş ver cigaramı yakayım, sen sallan gel ben boyuna bakayım… ” türküsünü söyleyerek büyük bir tevekkülle son nefeslerini verdiler.
Konuyla ilgili şu videoyu da izlemenizi öneririm: