Az önce blogda da “mâhut” kelimesini yazdım. İki taraf da aktif olsun diye Kelimelik oynarken önüme gelen bu değişik kelimeyi de buraya yazayım dedim. "Kelik“i kaleme alacağım; ”keklik“ değil hâ! ”Mâhut"la ilgili blog yazımı okumak isterseniz [Bağlantıyı görmek için giriş yapın]. O da “mahmut” değil hâ! 🙂
[Bağlantıyı görmek için giriş yapın]
“Kelik” nedir deyince uygulamadan ilk baktığımda “eski ayakkabı” olduğunu öğrendim. Bizim buralarda ben hiç duymadım ama böyle bir kullanım var mıdır bilemiyorum. Sizin oralarda “kelik” kelimesi kullanılır mı?
Biraz araştırınca "kelik"in çok fazla anlamının olduğunu da öğrendim. Onları şu şekilde sıralayabiliriz:
kelik, -ği
- hlk. Eski ayakkabı.
- Çocuk ayakkabısı, patik.
- Potin, çizme.
- Meşin, deri.
- Yünden örülmüş terlik.
- Çorap tabanı.
- Konç : Çorabın keliği.
- Bağ evi, kulübe. (Toprak döşemeli, taş duvarlı, eğik düzey çatılı, tek odalı yayla evi.)
- Hayvan boynuna takılan zil.
- Küçük taşlar.
- Çok gezen kadın. (Böyle bir kullanıma çok şaşırdım açıkçası.)
- Eğri boynuzlu koç, keçi
Kelik kelimesinin tanımı, anlamı ve diğer kullanımları:
Ayakkabı : Genellikle sokakta giyilen ve altı kösele, lastik vb. dayanıklı maddelerden yapılmış olan giyecek, başmak, pabuç.
Eski :
- Mesleğinde uzmanlaşmış, deneyimi olan.
- Çok kullanmaktan yıpranmış, harap olmuş şey.
- Önceki, sabık.
- Çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan, yeni karşıtı.
- Geçerli olmayan.
- Herhangi bir meslekte uzun süreden beri çalışmış olan.
- Herhangi bir görevden düştüğü veya durumunu yitirdiği için bir kimsenin eski saygınlığının kalmadığı durumlarda kullanılan bir söz.
Kelikci : Kundura tamircisi. (*Aksaray -Niğde)
Kelikçi : Ayakkabıcı.
Kelikler : Samsun şehrinde, Bafra belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.
Kelikli : Varlıklı olup yemeyen, cimri.
Kelikmek : Alınmak, kızmak.
Keliksi : İyi işlenmemiş meşin, deri.