[Bağlantıyı görmek için giriş yapın]
Muhterem Mü’minler;
Bu haftaki hutbemiz ALLAH YOLUNDA HİZMET ve ONLARA YARDIM ETMEK hakkındadır.
Allah-ü Zül-Celal, insanoğlunu eşref-i mahlukat olarak yaratmış, akıl nimetini bahşetmiş, Peygamberleri ve onların vârisleri vasıtası ile hak yolu göstermiştir. Bütün peygamberler ve vârisleri insanoğluna hakkı öğretmek ve onu dünya ve ahirette saadet ve selamete kavuşturmak vazifesi ile gönderilmişlerdir.
Peygamber Efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem) “Hiç şüphesiz, kullar içinde Allah’ü Teâlâ’nın en sevdikleri; Allah’ı kullarına, kullarını da Allah’a sevdiren, yeryüzünde nasihat ile dolaşanlardır.” buyurarak yeryüzündeki en ulvî vazifenin insanoğlunun kurtuluşuna vesile olmak olduğunu ifade buyurmuşlardır.
Peygamberler ve vârislerinin yapmış olduğu bu vazifede onlara yardım etmek ebedî ve sermedî bir mükafatın elde edilmesini temin eden yegane bir vazifedir.
Saff Sûresi'nin 14. Ayet-i kerimesi şu şekilde tefsir olunmuştur: “Ey iman edenler! Allah'ın yardımcıları olunuz, yani bu müjdelere ermek için iradelerinizi Allah yolunda sarf ederek Allah için, O'nun rızasına kavuşmak için, Allah’ın dinine ve Rasülüne yardımcı olunuz. Meryem oğlu Hz. İsa'nın Havarîlere dediği gibi: “Benim Allah’a doğru, yardımcılarım kimdir?” Yani ben Allah'a doğru giderken Allah’ın nusretine kavuşmak için bana yardım edecek, benimle beraber ona kavuşmak isteyecek yardımcılarım kimlerdir? Buna cevaben Havarîler “O Allahın yardımcıları biziz” dediler. İşte siz de ey müminler! İsa aleyhisselamın Havarileri gibi Allah'ın yardımcıları olunuz. Peygamber'in davetini kabul ederek Allah'a tam bir iman ile yardım ediniz.”
Evet, Allah’a ve Rasülü’ne yardım etmek, Din-i Celili İslam’a, Kur’ân-ı Kerim’e, o kitabı bize tebliğ edip Sünnet-i Seniyyesi ile tefsir eden Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e yardım etmek, O’nun sünnetine tabi olup, O‘nun yolundan gitmek, bu uğurda hizmet etmek demektir. Burada ferdî ve ictimâi olmak üzere iki cihet vardır. Yani evvela her Müslüman ferdi olarak irade-i cüz’iyyesini Allah’ın rızasına muvafık amellerde kullanmalı, kendisi Din-i İslam’ı yaşamaya çalışmalı, sonra da başkalarının da bu nimete erebilmesi için gayret göstermeli, bu uğurda hizmet edenlere yardımcı olmaya çalışmalıdır. Bu o kadar kıymetli bir vazifedir ki; Mevlamız, Allah’ın dinine, kitabına hizmet ve yardım etmenin kıymet ve değerini “Allah’a yardım” tabiri ile beyan buyurmuştur.
Abdullah İbn-i Mübarek (rahmetullahi aleyh) Hazretleri bir gün Ashab-ı Hadis'in çocuklarını ellerinde hokkayla görmüş. Onların yanlarına gitmiş ve "Bunlar fidanlarımızdır. Peygamber Efendimiz‘in haber verdiği fidanlardır’ dedikten sonra şu Hadis-i Şerif'i rivayet etmişlerdir:
“Cenâb-ı Hakk’ın her daim bu dinde sakladığı, diktiği fidanları vardır. Onlar ile dinini kuvvetlendirir. Onlar bugün sizlerin küçükleriniz, gençlerinizdir. Yakında sizden sonraki büyükler olacaklardır.”
Bu Hadis-i Şerif şöyle izah edilmiştir. Bugün yaş olarak küçükler, talebelerimiz… Onlar Cenâb-ı Hakk'ın sakladığı, dinini kendisiyle kuvvetlendireceği fidanlarıdır. Onun için hassasiyetle, özenle gayret ederek her türlü ihtiyacını düşünerek bu ilimleri öğrenebilmesi için gayret etmenin Allah’a yardım manasını taşıdığına işaret edilmektedir.
Allah yolunda çok büyük hizmetler etmiş, yüzbinlerin irşad ve hidayetine vesile olmuş, milyonlarca insanın dinini, kitabını öğrenmesine vasıtalık etmiş olan Ebu’l Farûki Silistrevi kuddise sirruh hazretleri ve onun evlatları Ümmet-i Muhammed’in selameti için gayret etmektedirler.
Ebu’l-Farûki Silistrevi hazretleri “Ya Eba Râfî, senin vasıtanla Cenâb-ı Hakk’ın bir kimseye hidayet etmesi üzerine güneşin doğup battığı her şeyden daha hayırlıdır.” hadis-i şerifini okuyarak Ümmet-i Muhammed’in hidayetine vesile olmaya teşvik etmişler ve “Bu dünyada herkes müslüman olsun, alim olsun, zengin olsun, hayatını ibadet ve taat içerisinde geçirerek tarîk-ı cenneti bulsun, biz de bu yolun hâdimleri olalım yeter.” düsturuyla hidayete vesile olma gayretinde olanların hedeflerini izah buyurmuşlardır.